Öğrenmede Ölçme & Değerlendirmenin Geleceği
Öğrenmede ölçme ve değerlendirmenin geleceğini düşünüyor musunuz?
Bu konuyu düşünüyor ve İnsan Kaynaklarının, öğrenme Profesyonellerinin kurum stratejilerine yön veren fonksiyonlar arasında yerini almasını sağlamanın doğru yollarından biri olarak görüyorum.
Yetişkin öğrenme dünyasının içinde olduğum son 15-20 yıldır ölçme & değerlendirme konu olarak hep ilk sıralarda tartışılan konular arasında yerini aldı. Bazen kesinlikle ölçüm ve değerlendirme yapılmalı bazen bu konuya ayrılan zaman ve emek maliyetini program tasarımına versek daha iyi olur dendi. Oysaki yapılanın etkisini gösterememe beraberinde İnsan Kaynaklarının, daha çok bir maliyet merkezi gibi görünmesine sebep oluyor.
Öğrenmede ölçme ve değerlendirme, tartışılan ama bir türlü derinleşilen bir konu haline gelemedi. Ama artık bu konuya başka bir zihniyet ile bakmak gerekli.
Yaklaşımımızı değiştirmezsek, İnsan Kaynakları ve Öğrenme Profesyonelleri olarak pek parlak bir geleceğimiz olamayabilir.
Çoğumuz öğrenmede ölçme & değerlendirmeyi düşündüğümüzde, çoğunlukla derse katılım oranlarını, tamamlama oranlarını, ders sonu testlerini göstermekle yetiniyoruz. Çünkü biz testler ile düşünüyoruz.
Çoğu zaman yönetimin de isteğinin bu olduğunu ifade ediyoruz. Aslında testler ile ölçümleme nasıl yapacağımızdan emin olduğumuz bir konfor alanı bizim için. Hatta çoğunlukla teknolojinin / LMS’lerimizin de desteklediği şeyleri bunlar olarak tarifliyoruz.
Kuşkusuz ders sonu testi (Kirkpatrick “seviye 2”) kesin olarak önemlidir.
Ancak onlara iş performansı için yeterli öngörücüler olarak bakmak doğru değildir. Öğrenmede ölçme ve değerlendirmenin, bir şey ifade etmesi için katılımcıların performanslarının öğrendiklerinin bir sonucu olarak arttığını göstermeliyiz.
İyi tasarlanmış ders sonu testleri performansı öngörmede yardımcı olabilir, ancak gerçek performansı ölçemezler. Bunun için iş sonuçlarına bakmak doğrudur. Bunlara örnek vermek gerekirse hata oranları, verimlilik katsayısı, işten ayrılma oranları, denetim, müşteri ve çalışan memnuniyeti ve diğer birçok veri öğrenmenin değerlendirmesi ile ilişkilendirilebilir ve ölçülebilir.
Öğrenmenin ölçme ve değerlendirmesini doğru şekilde yapmak istiyorsak, öğrenme tasarım sürecimizdeki zihinsel akışımızı yeniden düzenlemeli, bu konuyu sona değil tam da kaynakların ve zamanın önüne koymalıyız.
Öğrenmede ölçme ve değerlendirmenin daha güçlü bir geleceğe sahip olmasını istiyorsanız, kuruluşunuzda atacağınız üç önemli adım vardır:
- Öğretim tasarım bütçenizden biraz para alın ve kuruluşunuzun değerlendirme uzmanlığını oluşturun. Daha az içerik üretebilirsiniz ama yaptığınız şeyin etkisini de gösterebilirsiniz. Bu, öğrenmede ölçme ve değerlendirmeyi, öğretim tasarımı ve teknolojisi ile eşit düzeye getirir.
- Yetkinliğin geliştiğini göstermek için testler veya sadece katılım yeterli değildir. Katılımcılarınızın gerçekten yapabileceklerini onayladığınızı gösteremiyorsanız, gelişim yaklaşımları kuruma bir şey ifade etmez. Öğrenme etkisini gösterebileceğiniz parametreleri belirleyin.
- Kurum içi müşterilerinize yani program katılımcılarınıza başarıyı ölçümlemek üzere hangi parametreleri önemli gördüklerini sorun. Onları da ölçme ve değerlendirme sürecinden sorumlu tutun ve birlikte ölçün. Bunu, projenin başında yapın, sonunda değil. Bunun anlamı projenin daha başında bir ölçme ve değerlendirme ortamının oluşturulması, katılımcılar tarafından sorumluluk alınması ve ortak bir vizyon geliştirilmesidir.
Tüm bu yazdıklarım kuşkusuz zaman, para ve emek yatırımı gerektirir. Ve çoğumuz için program tasarlamak, sonuçların ölçülmesinden çok daha ilginç, görünür ve ödüllendirici gelir. Yani bizim tarafta içsel bir direniş olacaktır. Ancak yine de yapmanız gereken şey bu.

